I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 1989-1991 yılları arasında Van 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı (Komutanlık) emrinde çalışmıştır. Komutanlık tarafından Türkiye Emlak Bankası Yenişehir/Ankara şubesine 11/12/1992 tarihinde yazılan yazıda, başvurucunun 15/7/1989-15/8/1991 tarihleri arasında Komutanlık emrinde çalıştığı, 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince olağanüstü hâl (OHAL) tazminat ve nemasının ilgilisine ödenmesi gerektiği bildirilmiştir.
3. Başvurucu kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığı için 18/11/2011 tarihinde Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş.ye (Emlak Bankası) başvurmuştur. Emlak Bankası tarafından başvurucuya verilen yanıtta, Temmuz 1989-Temmuz 1991 dönemine ait toplam 8.065.482 TL anapara, 6.613.695 TL nema olmak üzere toplam 14.679.177 TL'nin (eski TL cinsinden) ödenmek üzere 30/12/1992 tarihinde mülga Emlak Bankası Karabük Şubesine gönderildiği belirtilmiştir. Başvurucu 30/12/2011 tarihinde mülga Emlak Bankası şubelerinin T.C Ziraat Bankası (Ziraat Bankası) ile birleşmesi nedeniyle Ziraat Bankası Karabük Şubesine 14.679.177 TL'nin (eski para cinsinden) kendisine ödenmesi için başvurmuştur. Ziraat Bankasının 10/1/2012 tarihli yazısında, 2001 yılında Ziraat Bankasına devredilen mülga Emlak Bankası Karabük Şubesinin bu işleme ait evrakının bulunamadığı belirtilmiştir. Başvurucu 10/2/2012 tarihinde bu kez Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) başvurmuştur. Başvuruda bu dilekçesinde zamanaşımına uğrayan bir mevduatının olup olmadığının kendisine bildirilmesini istemiştir. TMSF tarafından Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüne yazılan bilatarih ve 138 sayılı yazıda zamanaşımına uğrayan bir mevduatın bulunmadığı, hesabın akıbeti hakkında başvurucunun bilgilendirilmesi talimatlanmıştır. Ziraat Bankası Zonguldak Bölge Başkanlığının 5/3/2012 tarihli yazısında Karabük Şubesine devredilen mülga Emlak Bankası Karabük Şubesi devir mizanları ve yardımcı kayıtlarının tetkiki sonucunda herhangi bir kayda ulaşılamadığı belirtilmiştir.
4. Başvurucu 29/3/2012 tarihinde Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla OHAL tazminatı tutarının 30/12/1992 tarihi itibarıyla belirlenmesini, belirlenecek tutara 30/12/1992-1993 yılları arasında reeskont faizi uygulanarak tespitini istemiş ve 8.000 TL'nin ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline yönelik alacak davası açmıştır. Mahkemeye sunulan 24/5/2013 tarihli bilirkişi raporunda; 3920 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (a) bendinde en geç 6 ay içinde başvuru yapılması gerektiği, süresi içinde talep edilmeyen alacakların 1/4/1995 tarihinde bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirileceği ve davacının süresi içinde bu yükümlülüğünü yerine getirmediği açıklanmıştır. Rapora itiraz üzerine hazırlanan 16/7/2013 tarihli ek rapor ile de kök rapordaki görüş ve kanaatin devam ettiği ancak sayın mahkeme aksi kanaatte ise davacının talep edebileceği alacak miktarının 9.642,37 TL olduğu ve bu bedelin dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilinin gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkeme dosyasına sunulan 8/9/2014 tarihli diğer bilirkişi raporunda ise davacının 14.679,17 TL (eski TL ile) olağanüstü hâl tazminatının davalıdan tahsili isteğinin yerinde olduğu, bu bedelin güncel değerinin 18.909,45 TL olduğu açıklanmıştır. Mahkeme 21/10/2014 tarihli kararla davanın husumet yokluğundan reddine karar vermiştir. Kararda 3920 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (a) bendinde 19/7/1987 tarihinden sonra OHAL Bölge Valiliği emrinde görev yapmış olanlara ilişkin adlarına Toplu Konut Fonu'na yatırılan meblağların neması ile birlikte 31/12/1994 tarihini geçmemek üzere başvuru tarihlerinden itibaren en geç 6 ay içinde kendilerine veya kanuni mirasçılarına ödeneceği açıklanmıştır. Ayrıca personele yapılacak ödemelerden sonra Toplu Konut Fonu adına Türkiye Emlak Bankasında açılan hesaplarda nema dâhil bakiyenin 1/4/1995 tarihinde bütçeye gelir yazılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirileceği, davacının alacağı ile ilgili talebini Hazineye yöneltmesi gerektiği belirtilmiştir.
5. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2/10/2015 tarihinde Mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararında OHAL tazminatının davacıya ödenmek üzere 30/12/1992 tarihinde mülga Emlak Bankası Karabük Şubesine gönderildiği, davalı tarafından bu paranın Toplu Konut Fonuna gönderildiği, Hazineye intikal ettirildiği, TMSF'ye devredildiği ya da davacıya ödendiğinin ispat edilemediğine vurgu yapılmıştır. Bozma kararında OHAL tazminatının akıbetinin derece mahkemesince belirlenemediğinin altı çizilmiştir. Bozma kararından sonra davaya Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/10 esas numarası üzerinden devam edilmiştir. Mahkeme yeniden bilirkişi incelemesi yaptırmış, 7/12/2016 tarihli raporda davacının davalı bankadan talep edebileceği alacak miktarının 12.892,68 TL olduğu, iş bu meblağa temerrüt tarihi olan 4/1/2012 tarihinden, ödeme tarihine kadar avans faizi işletilebileceği açıklanmıştır. Rapora taraflarca itiraz edilmiştir. Rapora itiraz sonrası hazırlanan 2/10/2017 tarihli ek raporda kök rapordaki tespit, değerlendirme ve kanaatin devam ettiği, davacının davalı bankada bulunan parasının vadesiz mevduat hesabında olduğunun kabul edilmesi hâlinde, davacı tarafından talep edilebilecek alacak miktarının 4,12 TL olacağı açıklanmıştır. Bu arada başvurucu 5/12/2017 tarihinde Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde 8/9/2014 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen alacağın ilk dava ve ıslah dilekçeleriyle talep edilmemiş olan 9.267,08 TL'lik kısmı için yeni bir dava açmıştır. Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi, 5/12/2017 tarihli kararıyla 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesi gereğince bu dosyanın Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/10 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.
6. Mahkeme 24/9/2018 tarihli kararla asıl davanın kısmen kabulü ile 24,12 TL alacağın 4/1/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine; birleşen davanın ise reddine karar vermiştir. Ayrıca asıl davada davacı taraf lehine belirlenen 24,12 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davalı taraf lehine belirlenen 2.180 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, birleşen davada davalı taraf lehine belirlenen 2.180 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir. Kararda yerleşik Yargıtay uygulamaları doğrultusunda, hesabın vadesiz mevduat hesabı olduğu ve bu doğrultuda davacının hesabına yatırılmış olan 14,67 TL'nin mevduat hesaplarına uygulanan vadesiz faiz oranı üzerinden faiz hesaplaması ile davacının hak ettiği toplam alacağının 24,12 TL olduğu açıklanmıştır. Mahkeme kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/2/2020 tarihli kararıyla onanmıştır.
7. Başvurucu, nihai hükmü 13/5/2020 tarihinde öğrendikten sonra 16/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu, mahkemece hükmedilen alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Başvuru mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe (aynı kararda bkz. §§ 45-76) ile Vildan Utku Atalay (B. No: 2015/4812, 7/2/2019, §§ 34-42) başvurularında belirtilmiştir.
13. Başvurucunun tazminat alacağının mevcut olduğu gerek idarece gerekse derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (benzer yöndeki karar için bkz. Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Anayasa Mahkemesi daha önce değer kaybına ilişkin şikâyetleri mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelemiştir (Ferda Yeşiltepe, § 51; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, § 57). Somut olayda da farklı bir durum söz konusu olmadığından müdahale belirtilen genel ilke çerçevesinde incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi kamu kurum ve kuruluşlarından olan çeşitli para alacaklarının değer kaybına uğratılarak ödenmesine ilişkin şikâyetleri daha önce incelemiştir. Buna göre kamu makamlarının para borçlarını makul olmayan bir gecikme ile ödedikleri durumlarda para alacağında meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde şahsi olarak aşırı bir yük oluşturması hâlinde müdahale ölçülü olmadığından mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (kamulaştırma bedeli yönünden bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017; sosyal güvenlik ödemesi yönünden bkz. Ferda Yeşiltepe; ihale alacağı yönünden bkz. ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.; vergi iadesi alacağı yönünden bkz. Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; deprem nedeniyle tazminat yönünden bkz. Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016; açığa alınan memurun maaş farklarının iadesi yönünden bkz. Vildan Utku Atalay).
14. Başvurucunun Temmuz 1989-Temmuz 1991 dönemine ait 14.679.177 TL (eski TL) OHAL tazminatı alacağının varlığı Komutanlık tarafından Emlak Bankası Yenişehir/Ankara şubesine 11/12/1992 tarihinde yazılan yazı ile sabittir. Bu alacağın 30/12/1992 tarihinde mülga Emlak Bankası Karabük Şubesine gönderildiği ancak başvurucuya ödenmediği Mahkeme tarafından da tespit edilmiştir (§ 6). Mahkeme yerleşik Yargıtay uygulamaları doğrultusunda, başvurucunun adına yatırılan bu alacağın vadesiz mevduat hesabı olduğu ve bu doğrultuda 14,67 TL'nin mevduat hesaplarına uygulanan vadesiz faiz oranı üzerinden faiz hesaplaması ile davacının hak ettiği toplam alacağının 24,12 TL olduğuna karar vermiştir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre başvurucunun alacağa hak kazandığı 1992 yılının 12. ayındaki 100 TL'nin bireysel başvurunun yapıldığı 2020 yılının 7. ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 114,551 TL'dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 14.679.177 TL (eski TL) tutarındaki tazminat alacağının 2020 yılı 7. ayı itibarıyla Merkez Bankası verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 16.037,25 TL’dir. Söz konusu alacağa avans faiz işletilmesine karar verilmekle birlikte başvurucunun alacağı ile bireysel başvuru tarihine kadarki enflasyon oranı artışı yasal faizin çok üzerinde olup % 114,551'dir. Mahkeme başvurucuya ödenmeyen alacağın aradan geçen 28 yıl nedeniyle enflasyon karşısındaki değer kaybını dikkate almamıştır.
15. Sonuç olarak başvurucunun tazminata hak kazandığı tarihten bireysel başvurunun yapıldığı tarihe kadar geçen yirmi sekiz yıllık süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğradığı anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybının miktarı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
19. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
20. Başvurucu, ihlalin tespiti ile toplam 50.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/10, K.2018/439) GÖNDERİLMESİNE,
E. Tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sonuç olarak başvurucunun tazminata hak kazandığı tarihten bireysel başvurunun yapıldığı tarihe kadar geçen yirmi sekiz yıllık süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğradığı anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybının miktarı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır.